Progressive Rock gruplarının ortak noktalarından biri de genelde bir vokaliste sahip olmamalarıdır. Muhtemelen
ihtiyaçları yoktu. O kadar uzun, vokalsiz, enstrümantal pasajlarda vokalistin
rolü ne olabilirdi ki?
Bu ihtiyacı grupta çalan ve sesi en iyi olan ile
karşıladılar. Müzik ön planda olduğundan çok ta kötü tepki almadılar zamanında.
Mesela Eloy...2. albümleri “Inside” ı çıkarmadan önce bazı politik sebeplerden
dolayı vokalist Erich Schriever gruptan ayrılmış, gitarist Frank Bornemann
hem gitar hem lead vokal yapmak durumunda kalmıştır. Müthiş bir sese sahip
olmamasına, bu durumun kendisi tarafından bilinmesine ve bir vokalist arayışına
girmesine rağmen Eloy hayranlarından gelen yoğun isteği kırmayıp vokal yapmaya
devam etmiştir. Grup bu albümle beraber uzunca sürecek başarılı bir albüm serisi yakalamış ve bugün
hepimizin bildiği o şöhretlerinin temelini atmışlardır.
Comus’ta da durum pek farklı değil. Benim için müzik
tarihinin en önemli albümlerinden biri olan “First Utterance” ın baş yapıtı
“Drip Drip”’in vokalini grubun beyni ve gitaristi Roger Wooten yapmaktadır.
İşin enteresan tarafı, bu şarkıyı ilk dinlemenizde Wooten’ın sesi pek çoğuna
göre itici gelmektedir. Pek çoğu diyorum
çünkü yazı yazdığım birçok yabancı site ve blogda Wooten ile ilgili ortak görüş
budur. Ta ki şarkıya aşık olup birkaç kere üst üste dinleyene kadar...şimdi
bendeki kanı da bu şarkının başka biri tarafından bu kadar başarılı
söylenemeyeceği yönünde...
1969’da daha bizde reşit sayılmayan yaşta kurduğu Mythos
grubu ile 2 yıl sonra çıkardıkları aynı adlı albümlerinde gitar, synth, flüt
çalan, şarkı sölerini yazıp besteleri yapan Stefan Kaske aynı zamanda grubun
vokalistiydi. İyi bir vokalist olmadığını kendi bile kabul etse de sesi
Mythos’un kaotik, karanlık kimliği ile çok doğru örtüşüyordu.
Geçenlerde vefat eden ünlü Danimarkalı grup Alrune Rod’un
hem basisti hem de vokalisti Leif Roden’da fanlar tarafından tarzı sevilen bir
isimdi. Özellikle ilk albümleri Alrune Rod (1969) ’da “Bjergsange” ve “Resjen
Hjem” ve en popüler albümleri olan “Hej Du” da “Perlesoen” performansları
grubun Van Der Graaf Generator vari duygusal ve içsel kimliği ile mükemmel düzeyde
uyuşmaktaydı.
“Guru Guru”’nun gitaristi Ax Genrich, Renata Knaup dışında “Amon
Düül 2”’de vokal yapanlar, “Fred”’den David Rose ve Mike Robinson...vb. ile bu
listeyi daha da genişletebiliriz.
Yukarıda ki örnekler göreceli olarak sesleri mükemmel
olmayan ama çok sevilen müzisyenler. Zaten birçoğu da bu konuda hiç birzaman
iddialı olmamışlar. Bunun aksi
örnekleride var: Van der Graaf Generator’un büyük üstadı Pete Hammill, Focus’tan
Thijs Van Leer...vb. bir enstrüman çalsalar vokal güçleri ile de ön plana
çıkmışlardır.
Tabi öyle vokalistler var ki kendi başlarına birer enstrüman
diyebiliriz. Buna en güzel örnek David Byron olurdu. Onun lakabı, sanırım Ken
Hensley tarafından konulmuş olan, bir enstrümanı çağrıştırdığından, “Davotron”
du. Muhtemelen Mellotron’dan türetilmiş bir isim...
Şarkının ruhu müzikte, müziğin ruhu da onu yapanlardadır
diye düşünürüm hep. Vokal sanki pastanın üzerine konan çikolata parçaları veya
krema gibi. Kremanın iyi olması için pastanın içeriğinde kullanılan malzemelere
uygun olması şart. En azından benim için...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder