Geçen gün bir arkadaşımla sohbet ederken konu vokalistlerden
açıldı. Tabi konumuz progressive rock olunca konuşulanlar 70’lerin
vokalistleriydi. Evet progressive rock, müzik ağırlıklıdır ama iyi bir sese de
kimse hayır demez. Hele bu ses bir kadına aitse...
Tüm rock camiasında erkek vokale daha sık rastlanır. Ama
aynı camia da kadın vokalistin yeri her zaman ayrıdır. Daima daha fazla ilgi
görmüşlerdir. Bunun birçok nedeni vardır:
Göreceli olarak Rock müziğin sert imajına ve yaşam tarzına kadınlardan
çok erkeklerin daha uygun olması ve buna uyan bir kadın figürünün cazibesi , bunlardan
biri olabilir. Neyse bu ayrı bir konu...ne
olursa olsun kadın vokalistlerin bıraktıkları etki oldukça sağlamdır. Kemik bir
hayran kitlesine sahiptirler. Erkek dinleyenler için “ideal kadın”; kadın
tarafı için özgürlüğün timsali “rol
model” olurlar. Popüler müziğin aksine Rock müzik dinleyenlerin seçiciliğinden
midir bilmiyorum, kadın seslerin çoğunluğu çok “sağlam” sese sahiptir.
Janis Joplin, Grace Slick... gibi 70’lerin öncü sesleri
dışında da bu kadar ünlü olmamış ama çok güçlü sese sahip birçok kadın vokalist
vardı. Özellikle Janis Joplin’in dünya müziğine bıraktığı etki öyle
boyutlardaydı ki, her ülkeye bir “x ülkesinin Janis Joplin’i” tanımlaması
geldi. Mesela Japonların “Carmen Maki” si. Progressive Kültürü derinliğine
yaşamış olan Japonların en önemli kadın rock figürüydü. “Blues Creation” ve
“Oz” ile çok güzel işlere imza attı. Özellikle “Carmen Maki & Oz” dönemi en
polüler olduğu yıllardır. Bu birliktelikten çıkan “Tozasareta Machi” oldukça
etkileyici ve taklit edilmesi zor bir şarkıdır. Maki’nin sesini tarif etmem
gerekirse Ian gillan’ın dişi versiyonu diyebilirim. Ayrıca Carmen Maki birçok
şarkısının da sözlerini yazmıştır.
Almanlara geldiğimizde örnek sayısı oldukça artmaktadır.
Vaktinde Alman’ların en önemli Heavy Prog (Hard Rock) gruplarından olan
“Frumpy” ve “Atlantis” in vokalisti, 70’lerin başında Almanların en iyi sesi
seçilen “Inga Rumpf” tan söze başlamamız gerekir. Sigara ve alkolden harap
olmuş, kendine has harika sesinin belki de başka bir örneği yoktur. Frumpy’yi
kurmadan önce Dietmar Krause (sonradan Henry Cow’un vokalisti olan) ile “I.D.
Company” adı altında bir albüm yapmışlardır. Albümün bir yüzünü Krause, öbür
yüzünü Rumpf seslendirmiştir. Albümde Inga Rumpf tarafında ki “Bum Bum” dikkat
çekmektedir. Özellikle Frumpy, karyerinin üst noktası olarak kabul edilir. Sözlerini
yazdığı “Take Care of Illusion” tüm Rock
severlerin bilmesi gereken bir Frumpy şarkısıdır. Bildiğim kadarı ile hala
aktif hala o yırtık sesi ile hala milleti büyülemektedir.
Daha önce de Hölderlin’i anlatırken değindiğim “Nanny de
Ruig”, müzikal kariyeri tek bir albümle sınırlı olsa da yaptığı iş bugünlere
taşınmış ve 70’lerin Alman müzik kültüründe hatırı sayılır bir yere sahip
olmuştur . Yumuşak tonda ki sesi, Alman dilinin sertliğini bastırmakta ve
grubun ilk albümde ki başarılı müziği başarılı bir biçimde tamamlamıştır.
Özellikle “Requiem für einen wicht” grubun kariyerinde ki en önemli şarkılardan
biridir.
Krautrock ekolünün en önemli gruplarından biri olan Amon
Düül 2’nin vokalisti “Renata Knaup” dönemin en önemli isimlerinden biriydi.
Grubun en önemli albümlerinde hep o vardı. Grup, onun 1975 yılında ayrılıp yine
dönemin ekol gruplarından biri olan Popol Vuh’a katılmasıyla ivme kaybetmiştir.
Sesini çok farklı tonlarda kullanabilmektedir.Grubun
kraut, psychedelic ve deneysel kimliğini oldukça iyi yansıtmıştır.
Bu yazı çok uzayacak...Sanırım burada kesmek, sonra “bölüm -2” olarak
devam etmek daha doğru olacak....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder