Türkiye’de Brainticket plağı bulma olasılığı nedir
bilmiyorum ama ben 1 saat önce bu istatistiğe büyük bir katkıda bulundum,
eminim bundan... E-bay’den Re-issue
plağını almayı düşünürken, bu eylemin
düşüncede kalmasına bugün baya bir sevindim. Kadıköy'ü seviyorum...
Bu güne kadar Brainticket’dan detaylı olarak bahsetmemiş olmam benim
ayıbımdır keza Brainticket bu Blog’un headliner’larından biri olmak zorundadır.
Brainticket demek, bir bakıma Belçikalı
dahi müzisyen Joel Vandroogenbroeck demektir. Klasik ve Jazz eğitimli Joel,
ülkesinde 15 yaşında en genç piyanist
ödül almış, sonrasında birçoğu gibi Psychedelia ve Progressive akımın etkisinde
kalmıştır. Bir yandan envanterine Harp, Sitar, Flüt gibi enstrümanları eklerken
paralelde odağını belli bir yöne kaydırmaktaydı. Yanıbaşında Krautrock’ın
temelleri atılmakta, o da bu akımın sıkı takipcisi olmaya başladı. Coltrane,
Miles Davis hayranlığı yerini Klaus Schultze’ye bırakıyordu. Nihayet gitarist Bryer ve baterist Wolfgang
Paap ile Brainticket’ı kurdu.
1970’de ilk albümleri Cottonwoodhill, Bellaphone baskısıyla piyasaya çıktı. Tarif
edilmesi, yaşattığı duyguları tasvir etmesi oldukça güç olan bir albümdür.
Cottonwoodhill benim için bir albümden çok farklı bir
“deneyim”dir. Albüm bence müzik tarihinin en uçuk, psyhcedelic, drug oriented ve
kışkırtıcı albümüdür. Zaten Amerika başta olmak üzere bazı ülkelerde uyuşturucu
çağrışımı yaptığı için yasaklandı. Hatta satıldığı bazı ülkelerde “günde 1
defadan fazla dinlenmemesi gerekir”
yazısı yazdılar üzerine. Tüm bunlara belkide Dawn Muir’ın vokal tanımını
yeniden düşünmemizi gerektiren oldukça deneysel vokal performansı neden oldu. Vandroogenbroeck ile
2011’de yapılan bir söyleşide kendisi Cottonwoodhill’ı “o günlerin
atmosferinde problem yaşayan bir çiftin psikolojik drumunu yansıttan” bir albüm olarak tanımlar... Karanlık,
oldukça içsel, derin, rahatsız edici ...Sınırları zorlamak bir yana onu çoktan
parçalamış ve yeni yerine getirmiş bir albümdür. Anlamaya, hissetmeye bazen
alkol yetmez...hatta hiçbir zaman yetmedi..
Travmatik bir
girişten sonra grup 1972’de Psychonaut
albümünü çıkardı. Albümde fazla morfinden ölen gitarist Bryer başta olmak üzere, Vandroogenbroeck dışında, tüm grup elemanları değişti. Vandroogenbroeck, İtalya seyahatinde tanıştığı Carole Muriel
başta olmak üzere bir grup İsviçreli müzisyen ile bu albüm için anlaştı. Psychedelic
fikirler, karanlık atmosfer ve
progressive eğilim bu albümde de devam etse de ilk albümün aşırı deliliği bu
albümde yoktur. Dawn Muir’in çağlayan, dizginlenemeyen vokali yerini Carole
Muriel’in dingin ve derinlerdeki sesine bırakır. Kabullenmesi ilk albüm kadar
zor değildir.
Üçüncü ve bence gerçek Brainticket’ın son albümü olan
Celestial Ocean 1974’te çıktı. Albüm Mısır ölüler kitabından bahsetmekte,
ölümden sonra Mısırlıların yaşamlarını, zaman ve uzay’da yaptıkları seyahatleri
konu almaktadır. Müzikal anlamda daha ayağı yere basan bir albümdür. Tabi kıyas
Cottonwoodhill olunca “ayağı yere basan” tabirini kullansam da kozmik dünya,
psychedelia etkisi hala bünyede korunmaktadır. Az bir farkla da olsa genel
anlamda grubun fan’ları tarafından daha çok benimsenen ve sevilen albüm budur.
Grup 1980’de Adventure, 1982’ de Voyage, 2000’de Alchemic
Universe ve 2011’de 1973 Roma Konser albümlerini çıkardı. Normalde 70’lerin
gruplarında tekrar bir araya gelme veya ara verdikten sonra yeniden albüm
çıkarmak bir facia ile neticelenir ama bu durum Brainticket için geçerli
değildir. Sadece tarzda biraz oynama, daha çok kozmik tarafa kayma gözlenir. Ne
olursa olsun grubun gerçek hali ilk dönemidir.
Brainticket, grubun kurucusu ve tek adamı olan, 1984'ten bu yana Meksika'da yaşayan Vandroogenbroeck’ün
tanımlamasıyla “ bir gruptan çok bir topluluktur”. Deneysel bir topluluktur. Dahi müzisyen Vandroogenbroeck’ün
grubudur. Yapılan müzik o dönemin şartlarında dahi “fazla” uçuktur.
Brainticket için şunu söyleyebilirim: Psychedelic müzik seviyor
ve bu gruptan haberinizin olmaması demek, spacerock sevip Pink Floyd’dan haberiniz olmaması demektir...sanırım anlatabildim...